Görgü(süzlük) üzerine
Önce sözcüğün etimolojisine bakalım:
Gör + gü : Gör- fiilinden türetilmiş.
Benzer türetilen kelimelere baktığımızda;
Bilgi, silgi, saygı, sevgi,…
GÖRGÜ : 1 . Bir kimsenin bilgi ve anlayışının artmasına, görüş ve şahsiyetinin gelişmesine yardım eden her türlü olay ve tecrübeden kazandığı davranış inceliği, insanlarla olan ilişkilerde gerektiği yerde gerektiği gibi davranma meziyeti 2. Çok şey görmüş olmaktan gelen bilgi ve ustalık, tecrübe (İlhan Ayverdi - Misalli Büyük Türkçe Sözlük (Kubbealtı Lugatı)-Kubbealtı Neşriyatı Yayıncılık (2010))
Görgü: tecrübe, tahsil, ıttıla. Nişanyan sözlük
Dolayısıyla görgü sözcüğünü incelediğimizde; gör-melerin birikmesiyle oluşan tecrübe-deneyim anlamını kazandığını söyleyebiliriz. Burada önemli olan nokta bir süreçten bahsedildiği birden görgünün oluşmadığı… Zaten tecrübe de birden oluşmaz bilindiği gibi.
Bu bilgiler ışığında;
Görgüsüz: Görgü sahibi olmayan kimse,
Görgüsüzlük: Görgünün olmayışı diyebiliriz.
Şimdi konunun bizim ülkemizi ilgilendiren tarafına gelebilirim:
Doğal olarak insan, yokluğunu çektiği şeye özlem duyar. Biz 200 yıldan daha fazladır geri kalmış bir milletin evlatlarıyız.
Bakın İsmail Cem ne diyor:
“ Burjuvazi, üretim metodlarının ve ulaştırma araçlarının gelişmesine paralel olarak dünya fütuhatını da geliştirmiş, kendi çıkarına elverişli iki ayrı düzenden birini öteki kıtalarda uygulatmıştır: Toplumlar ya doğrudan doğruya bir sömürge olacaklardır, ya da batı sömürüsüne elverişli bir batı benzeri sistem kabulleneceklerdir. Biz, ikinci kategorideyiz. Dış zorlamalar ve içteki tercihler sonucunda bizim bu yola girmemiz, Tanzimat Batıcılığı yıllarına rastlıyor. Amaç, Batı’da olduğu gibi, fertlerin zenginleşmesi için her türlü ekonomik ve hukuki imkanı tanımak, sonra bu fertlerin, gene batıda olduğu gibi, memleketi kalkındırmalarını beklemektir.
Ne var ki şartlar, batıdan çok değişiktir..”
İsmail Cem - Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi sf. 349
“Milli Mücadele'nin peşinden «Milli İktisat Kongresi» ve gene «Milli İktisat» adı altındaki burjuva yaratma çabaları gelmektedir. Daha sonra bu tutkuların açıkça belirtildiği DP - AP iktidarları, «Her mahallede bir milyoner yaratma» sevdası, liberal iktisat dönemi başlayacaktır. “
İsmail Cem - Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi sf. 361
Bu düzen ne yazık ki aynen bugün de devam etmektedir. Ülkemize kısa bir gözlemle siz de görebilirsiniz. Bu şartlar altında kısa sürede zenginleşmiş görgüsüz bireylerin çoğalmaması mümkün değil. Meselenin bir de ruh tarafı var onu da memleketin tek (bence) düşünüründen öğrenelim:
“insan ruhu inceldikçe (algı kapasitesi arttıkça) daha küçük, daha narin, daha zarif şeylere eğilim duyar, oysa eğitimsiz kaba ruhlar haz alabilmek için daima kocaman, geniş, büyük, devasa, iri şeylere yönelirler: büyük yapılar, büyük takılar, büyük arabalar, büyük eşyalar.” Dücane Cündioğlu
Sözün özü, Türkiye hala ruhunu arıyor.